Karadağ’da yaklaşık 30 yıldır iktidarda olan ve Karadağ’ın bağımsızlığından sonra ülkeyi AB ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleştirme hedefine yönelik politikalar yürüten Demokratska Partija Socijalista Crne Gore (DPS) /Karadağ Demokratik Sosyalist Partisi, 30 Ağustos 2020 tarihinde yapılan seçimlerde gerekli sandalye sayısına ulaşamamıştır. DPS, 1991 yılından 2020 genel seçimlerine kadar farklı partilerle oluşturduğu koalisyon hükümetlerinde hep başat rol üstlenmiştir
30 Ağustos 2020 parlamento seçimlerinde, etnik Sırp ve Moskova yanlısı söylemleriyle bilinen “Za Buducnost Crne Gore (ZBCG)” (Karadağ’ın Geleceği İçin) ittifakı meclisteki 81 sandalyenin 27’sini, diğer iki muhalefet bloğu (Mir je Nasa Nacija /Barış Bizim Milletimizdir (MNN)- 10; Ujedinjena Reformska Akcija/Birleşik Reform Eylemi (URA)-4) ise toplam 14 sandalye kazanarak 3 ayrı muhalefet bloğunun oluşturduğu ittifak 41 sandalyeyle çoğunluğu elde etmiştir. DPS’li Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic hükümeti kurma görevini 8 Ekim 2020 tarihinde ZBCG lideri Zdravko Krivokapic’e vermiştir. Ancak kabinenin oluşturulması ve meclise hükümet programının sunulması yaklaşık 3 ay sürmüştür. Bir yıl öncesine kadar adı bilinmeyen ve köklü bir siyasi bir geçmişi bulunmayan, mühendislik fakültesi profesörü 62 yaşında Zdravko Krivokapic başbakanlığında kurulan 42. Hükümet 4 Aralık 2020 tarihinde 81 milletvekilinden 70’inin katıldığı güven oylamasında 1 çekimser, 21 karşı 41 lehte oyla dört yıllık görevine başlamıştır.
Cumhurbaşkanı Milo Djukanovic’in hükümeti kurmakla görevlendirdiği ZBCG lideri Zdravko Krivokapic’in güçlü siyasi figürlerin yer almayacağı uzmanlardan oluşan bir bakanlar kurulu kurmak istemesi, ittifakta yer alan parti liderleri tarafından eleştirilmiş, kendilerinin bakanlık pozisyonlarında yer almaları gerektiği ifade edilerek, yeni hükümette önemli pozisyonlar talep etmişlerdir. Seçimlerden sonra yaşanan siyasi çekişmeler ve kilit isimlerin kabinede önemli bakanlık talepleri, yeni hükümetin kurulmasını geciktirmiştir. Sırp Ortodoks Kilisesi’ne yakınlığıyla bilinen Zdravko Krivakopic, ittifak içindeki siyasi partilerin tepkilerine rağmen 12 havariye atıfta bulunarak siyaset dışı 12 uzmandan oluşan kabinesini 27 Kasım’da açıklamıştır.
2006 yılında Sırbistan’dan referandumla ayrılarak bağımsızlığını ilan eden ve halihazırda Balkanların en genç, 622 bin nüfusu ve yüzölçümü olarak ise en küçük ülkelerinden biri olan Karadağ, 2017 yılında Sırp ve Moskova yanlısı muhalefete rağmen NATO’ya üye olmuştu. Nitekim NATO’ya üyelik kararı DPS hükümetinin çabaları sonucunda Parlamento’da alınmış, referandum yapılarak üyelik riske edilmek istenmemiştir. Diğer taraftan AB üyelik sürecinde başarılı bir şekilde ilerleyen Karadağ’ın bir sonraki AB üyesi olmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmek yönünde yoğun çaba sarfeden DPS’in iktidarını kaybetmesi ve Karadağ’da yaşanan iktidar değişiminin hem iç politikaya hem dış politikaya yönelik bir takım politika değişiklerine yol açacağı kuvvetle muhtemeldir.
Karadağ’da yaklaşık 30 yıldır iktidarda olan DPS yetkilileri, muhalefetin Karadağ’ın Batı’ya dönük geleceğini değiştireceğini, tarihin çarkını geri çevireceğini, ülkeyi NATO üyeliğinden ayıracağını, Rusya’nın çıkarlarına hizmet eden bir ülke haline getireceğini, üç ayrı bloktan oluşan muhalefetin Karadağ’ı, kurumlarını ve Karadağ’ın uluslararası pozisyonunu tanımadığını ifade etmiştir. Seçimlerde çoğunluğun desteğini kazanan muhalefetin köklü bir politika değişikliğine gideceği yönünde Karadağ kamuoyunda beklenti bulunmaktadır. Diğer taraftan yeni kurulan hükümetin alınan kararlar ve benimsenin politikalarda ne kadar radikal değişikliklere gidebileceği tartışma konusudur.
Yeni hükümeti oluşturan üç ayrı muhalefet bloğu, kendilerini birbirinden farklı olarak tanıtmasına rağmen ortak yönleri, yıllardır ülkeyi yöneten DPS ve eski lideri – halihazırdaki Cumhurbaşkanı- Milo Djukanovic’e karşı olmaları ve Karadağ için değişim talep etmeleridir. 30 yıldır iktidarda olan ve çeşitli devlet memurluklarında, yargıda ve pek çok alanda kemikleşmiş kadroları bulunan Milo Djukanovic, ülkede hala en etkin konumda bulunan siyasi figürdür. Ayrıca, yeni hükümetin sadece bir koltuk fazla kazanarak zayıf bir çoğunluk elde ettiğinin farkındadır. Milo Djukanovic’in sigara kaçakçıları ve silah tüccarlarını kontrol etmesi ve zimmetine para geçirmesi gibi yolsuzluklarını dile getirerek birleşen üç muhalefet bloğunun (ZBCG, MNN, URA) hedefi, ülkenin daha müreffeh hale getirilmesidir. Ayrıca Milo Djukanovic’in dini kurumları kontrol altına almak için çıkarttığı, Sırp Ortodoks Kilisesi ve muhalefetin şiddetle eleştirdiği “Din Özgürlüğü Yasası”na yönelik protestolar, yaygın yolsuzluk iddiaları ve pek çok Karadağlının artık değişiklik talep etmesi, iktidarın el değiştirmesine sebep olmuştur. Nitekim yeni Başbakan Krivokapic, seçilir seçilmez “Din Özgürlüğü Yasası”nda yapılacak değişiklikleri çoktan hazırladıklarını ifade etmiştir. Yeni hükümet, çalışma programını açıklarken, ülkeyi 4 yılda Lüksemburg yapacaklarını; din ve basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve yolsuzlukla mücadele, bölge ülkeleriyle iyi komşuluk, tarım ve endüstri teşvikleriyle ekonomik kalkınma hedeflerine vurgu yapmıştır.
Çok sayıda siyasi partinin oluşturduğu üç farklı muhalefet bloğunun bir araya gelmesiyle kurulan hükümetin ne kadar istikrarlı olacağı, nasıl bir dış politika benimseyeceği, iç ve dış politikada yapıcı bir diyalog benimseyip benimsemeyeceğini elbette zaman gösterecektir. Ayrıca, Karadağ’a 30 yıl sonra gelen yeni yönetimin, oturmuş düzen ve kadrolaşmış kurumlara rağmen hukukun üstünlüğünü gözeterek 4 yılda çok radikal ve köklü değişim / dönüşüm yapmasının ne derece mümkün olacağının da göz önünde bulundurulması gerekir.
Dış politika
“Za Buducnost Crne Gore (ZBCG)” (Karadağ’ın Geleceği İçin) bloğu içinde yer alan aşırı Sırp milliyetçisi ve Moskova yanlısı siyasi partilerin NATO üyeliğine şiddetle karşı çıktığı, NATO’yu, 1999 Kosova Savaşı’nda Karadağ’ı bombalayan bir örgüt olarak niteledikleri ve NATO üyeliğinin tarihi ve kültürel bağları bulunan Rusya’ya ihanet olduğu yönünde söylemleri bulunmaktadır. Hatta ZBCG içerisindeki siyasi partilerin muhalefet dilini, aşırı Sırp milliyetçisi, popülist ve NATO karşıtlığı üzerinden yükselen bir söylemle geliştirdiğini belirtmek gerekir. Karadağ’daki en etkili dini otorite olan Sırp Ortodoks Kilisesi’nin de NATO üyeliğine karşı çıkması ve DPS hükümetinin politikalarını sert bir şekilde eleştirmesi, halkın NATO üyeliğine verdiği desteğin sınırlı kalmasına sebep olmuştur.
Nitekim Demokrasi ve İnsan Hakları Merkezi-CEDEM tarafından 2020 Ağustos ayında yapılan bir anket, Karadağ’daki halkın %41’nin hala NATO üyeliğine karşı çıktığını; desteğin ise %38’lerde olduğunu göstermiştir.
Karadağ’ın AB üyeliği ise nüfusun çok büyük bir kısmı ve neredeyse tüm siyasi partileri tarafından desteklenmektedir.
Karadağ NATO üyeliğinden Çekilir Mi?
Karadağ’ın NATO üyelik süreci ve ittifaktan ayrılması Karadağ gündemini oldukça meşgul etmesine rağmen yakın gelecekte ittifaktan ayrılması mümkün değildir. Nitekim, Kuzey Atlantik Antlaşmasının 13.maddesine göre, ittifaktan ayrılmak isteyen taraf ülkeler ittifakta 20 yıl kaldıktan sonra antlaşmanın fesih talebini ABD hükümetine sunar ve bundan bir yıl sonra ittifaktan ayrılabilirler. Bu durumda Karadağ’ın 2037 yılından önce NATO’dan çekilmesi mümkün değildir. Ayrıca “Za Buducnost Crne Gore (ZBCG)” içerisinde yer alan ve en büyük NATO karşıtı siyasi parti liderinden biri olan Milan Knezevic, NATO’ya açıkça karşı olmalarına rağmen Karadağ’ın mevcut uluslararası anlaşmalarına saygı duyacaklarını ve Karadağ’ın Avrupa Atlantik ittifaktan çekilmesinin mümkün olmayacağını ifade etmiştir.
Yeni hükümeti oluşturan üç farklı muhalefet bloğundan yer alan bazı partilerin NATO üyeliğini eleştirmelerine rağmen Karadağ parlamentosunda NATO karşıtı çoğunluk bulunmamaktadır. Keza, siyaset dışı uzmanlardan oluşturulan profesyonel kabinede, Avrupa’da eğitim almış çok sayıda Batı yanlısı bakan bulunmaktadır.
Şimdiye kadar hiçbir müttefik, NATO üyeliğinden ayrılmamış, bu itibarla NATO içerisinde bu türden bir deneyim yaşanmamıştır . Ancak 1966 yılında Charles de Gaulle liderliğindeki Fransa, kendi silahlı kuvvetleri üzerinde kontrol istememesi, müttefiklerin nükleer caydırıcılık programına katılmayı reddetmesi ve ABD-Fransa ilişkilerinin bozulması nedeniyle ABD önderliğindeki NATO askeri komutanlıklardan çekilme kararı almıştır. Keza 1974’te NATO üyesi Türkiye’nin Kıbrıs Harekatı’ndan rahatsız olan Yunanistan, tepkisini NATO askeri komutanlığından çekilerek göstermiştir. Ancak ne Fransa ne de Yunanistan NATO üyeliğinden tamamen çekilmemiştir. Son yıllarda NATO üyeliğinden ayrılma konusu gündeme gelen ülkelerden olan İzlanda Parlamentosu’nda ise ittifak üyeliğinden çekilmeye yönelik çoğunluk bulunmamaktadır.
4 Aralık 2020 tarihinde göreve başlayan yeni hükümetin, Karadağ’ın NATO üyeliğini ve AB üyelik sürecini devam ettireceği muhakkaktır. Nitekim yeni hükümetin kurulmasının hemen akabinde çok sayıda Avrupalı lider, tebrik mesajı yayınlayarak, yen hükümetle çalışma isteklerini ortaya koymuştur. Yeni Başbakan Zdravko Krivokapic’in AB ve NATO ile iyi ilişkilere önem vermekle birlikte, Sırp ve Moskova yanlısı politikaları benimsemesi, Karadağ’ın Rusya ve Sırbistan ile hem ekonomik hem siyasi açıdan daha iyi ve yakın ilişkiler geliştirmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Nitekim Krivokapic, Sırbistan’ın Karadağ Büyükelçisi Vladimir Bozovic’in Karadağ’ın içişlerine karışması sebebiyle 28 Kasım’da persona non grata ilan edilerek, ülkeyi terketmesinin istenmesini eleştirmiş, gitmek üzere olan bir iktidarın böyle bir karar almaması gerektiğini ifade etmiştir.
İç Politika
Zdravko Krivakopic başkanlığındaki yeni hükümet, Karadağ tarihinde uzman bakanlar kuruluna sahip ilk hükümettir. Karadağ tarihinde ilk olan bir başka husus ise azınlıklara yer verilmemiş olmasıdır. Karadağ’da Boşnak, Arnavut ve az sayıda Hırvat azınlıklar bulunmakta; özellikle Boşnak ve Arnavut partileri mecliste temsil edilmektedir. Karadağ’ın etnik azınlık partileri 1998 yılından beri ilk kez hükümette yer almayı reddetmiştir. Arnavut ve Boşnak Partilerden yapılan açıklamalarda, azınlıkların hükümete katılma çağrısını samimi bulmadıklarını, yeni yönetimin bir parçası olmayı istemediklerini, hükümeti oluşturan ZBCG bloğu içerisinde yer alan Sırp yanlısı partilerin geçmişte Arnavut ve Boşnak etnisiteyi endişelendirecek aşırı milliyetçi söylemlerinin olduğunu ifade etmiştir. 1998 yılından beri hükümette kısmen de olsa temsil edilen ve karar alma mekanizmalarına dahil edilen etnik azınlık partilerinin yeni kurulan hükümette yer almamasının, azınlıklara yönelik politikaları nasıl etkileyeceği, iç politikada ne tür değişikliklere sebep olacağı merak edilmektedir. Ancak AB üyelik sürecinde olan Karadağ’ın azınlıklara ve insan haklarına yönelik duyarlı ve hassas politikalar yürütmesi beklenir.
Birbirinden farklı siyasi partilerin bir araya gelmesiyle oluşturulan yeni hükümetin ne kadar istikrarlı olacağı yönündeki endişeleri gideren en önemli etken, siyasi partilerden bağımsız uzman bir kabinenin varlığıdır. Güçlü siyasi figürlere yeni hükümette yer verilmemesi ve daha çok uzmanlardan oluşan profesyonel bir kabinenin oluşturulması yeni dönemde aşırı popülist bir dilin kullanılmayacağı yönünde iyimser bir tablo ortaya koymaktadır. Ancak bazı bakanların Batı yanlısı bir imajları bulunurken, pek çok bakanın ise Sırp Ortodoks Kilisesi ile yakın ilişkilere sahip olduğunu da belirtmek gerekir. Bu nedenle Sırp ve Moskova yanlısı söylemiyle bilinen Sırp Ortodoks Kilisesi’nin hükümet üzerinde güçlü bir etkiye sahip olacağını söylemek mümkündür.