Putin’in kısa sürede sonuçlanacağı düşündüğü Ukrayna-Rusya savaşı bininci gününü bu hafta geride bıraktı. Rusya’nın üretim ve insan gücü üzerindeki baskıları artarken, Ukrayna’nın Batı’dan aldığı desteğin devamlılığı çatışmanın geleceği açısından belirleyici olmaya devam ediyor. İki tarafın kaynaklarının ve direncinin sınandığı uzun bir yıpratma mücadelesine dönen bu savaşın ne zaman ve nasıl sona ereceği halen belirsizliğini koruyor. Savaşı bitireceğine söz veren yeni ABD Başkanı Trump Ocak ayında göreve başlamadan önce taraflar, müzakere masasına güçlü oturabilmek için sahada son kozlarını oynuyor.
Yardımlar ve Yıpranma
Rusya’nın iyice yıpranması için ABD’nin savaşı kasten yıllardır uzatmakta olduğuna dair eleştiriler bulunuyor. Bunun için ABD’nin ancak Ukrayna’nın ayakta kalacağı kadar yardım gönderdiğini düşünenler var. Buna rağmen, ABD’nin Ukrayna’ya muazzam bir destek verdiğini ifade etmek gerekiyor. Son üç yılda ABD tarafından Ukrayna’ya 60,4 milyar doları güvenlik yardımı olmak üzere, 106 milyar dolar tutarında yardım ulaştırıldı. ABD, Ukrayna’ya destek için toplamda da 183 milyar dolarlık bütçe ayırdı. ABD öncülüğünde 50’den fazla ülkenin katılımıyla kurulan Ukrayna Savunma Temas Grubu’nun (Ramstein formatı) son 2,5 yıldaki askeri yardım taahhütleri ise 106 milyar doları buluyor.
Eksikliklerine rağmen halen dünyanın en modern ordularından birisine sahip olan Rusya’nın 2025 bütçesinde savunma ve güvenlik harcamalarına ayırdığı miktar ise 17 trilyon ruble (168 milyar dolar) olarak açıklandı. Başka bir ifadeyle, Rusya’nın 2025 yılı bütçesinin %32’si savunmaya, %9’su ise güvenliğe ayrılacak. Bir kıyaslama yapmak gerekirse Türkiye, Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) dahil edildiğinde, savunma ve güvenlik sektörü için 2025 yılında toplam 47 milyar dolar (1 trilyon 608 milyar lira) tahsis etti. 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nde toplam giderlerin 14 trilyon 731 milyar TL olarak öngörüldüğü dikkate alındığında, Türkiye bütçesinin yaklaşık %11’inin savunma ve güvenliğe ayrıldığı söylenebilir.
Biden yönetimi, Trump göreve başlamadan Ukrayna’ya 7 milyar dolar tutarında yeni bir askeri yardım paketi daha göndermeyi planlıyor. İçinde bulunduğumuz hafta ABD, ATACMS’ların Rusya içinde kullanılmasına ve Ukrayna’ya anti-personel mayını verilmesine de izin verdi. Rusya ise buna tepki olarak nükleer doktrini güncelleyerek, egemenliğine konvansiyonel silahlarla yapılan saldırılara karşı gerekli görürse nükleer silahla karşılık verebileceğini kaydetti. Ayrıca Putin, 21 Kasım’da Rusya’nın Ukrayna'da yeni bir orta menzilli füze denediğini duyurdu ve bu silahın Kiev'e füze veren ülkelere karşı da kullanılabileceği uyarısında bulundu.
Dengeler ve Gelecek Senaryoları
Rusya’nın üretim kapasitesi ve kayıpları üzerinden Putin’in aynı yoğunlukta savaşı ne kadar daha devam ettirebileceğine dair senaryolar ortaya sürülüyor. Örneğin, Rusya’nın günde ortalama 1000 kadar zayiat verdiği, Rus tarafının şu ana kadar olarak toplam zayiatının ise 500 ila 700 bin arasında olabileceği değerlendiriliyor. Ağır kayıpları telafi etmek için Rusya’da büyük teşviklerle askere alım kampanyaları yapılıyor ve her ay tahminen ortalama 30.000 kişi orduya yazılıyor. Rusya kadar olmasa da Ukrayna da ciddi kayıp veriyor. Bu bağlamda, iki tarafın toplam zayiatının 1 milyonu aştığı tahmin ediliyor.
Öte yandan, Rus ordusunun artan üretimi ülkenin kaybettiği tank ve zırhlı araçları karşılamaktan çok uzak. Mesela, Rusya’nın ayda ortalama 320 tank ve top kaybettiği, buna mukabil yılda ancak 200 üretim yapabildiği düşünülüyor. Aradaki fark, Sovyet döneminde kalma araçların kısmi modernizasyonu ve eski silah parçalarının sökülüp yeni araçlara monte edilmesiyle kapatılmaya çalışılıyor. Bu çerçevede, 2025 yılı ortalarında, Rusya’nın askeri temposunun gözle görülür şekilde düşebileceği belirtiliyor.
Rusya’nın Müttefiklerinin Rolü
Savaşın ne kadar devam edeceğine dair yapılan bu tarz tahminlerde en önemli eksiklerden birini dış müdahalelerin hesaba katılmaması teşkil ediyor. Rusya’nın halihazırda attığı top mermilerinin yarısına yakını Kuzey Kore tarafından temin ediliyor. Pyongyang’dan Moskova’ya yılda 3 milyon top mermisi gönderiliyor. Savaşın ilk döneminde de Rusya’nın dron ihtiyacını gidermek için İran elini taşın altına sokmuştu. Öte yandan, Kursk bölgesinde 10.000’den fazla Kuzey Koreli Rusya’nın safında savaşıyor ve ileride bu sayının artması şaşırtıcı olmayacaktır.
Oyunun dengesini esastan değiştirme potansiyeline sahip olan ülke ise Çin. Pekin yönetimi şu ana kadar Batılı ülkelerin ambargolarına rağmen silah üretimini desteklemek için çift kullanımlı ürünlerin Rusya’ya ihracıyla yetindi. Mevcut şartlarda da silah desteği yapmayı düşündüğüne dair bir emare bulunmuyor. Trump döneminde Ukrayna savaşı, bir tarafta ABD önderliğinde Batı, öbür tarafta Çin önderliğinde Avrasya gibi yeni bir medeniyetler çatışması haline evirilmediği takdirde, Çin’in politikasında ciddi bir değişiklik yapmaması beklenebilir.
Trump’ın Ukrayna’da barış getirebileceğini kesin bir şekilde söylemek için henüz erken. Bununla birlikte, Trump döneminde mevcut çatışma hattının yeni sınırlar olarak kabul edilerek bir ateşkese varılması ihtimalinin Biden’a göre daha yüksek olduğu ifade edilebilir. Olası barış görüşmelerinde Kursk’un Ukrayna tarafından kontrolü, Rusya’nın yurtdışında dondurulan 300 milyar dolarlık varlığı, uluslararası ekonomik yaptırımların hafifletilmesi gibi hususlar Kremlin açısından önem arz ediyor. Putin’in görüşmelere daha güçlü girebilmek için Trump başa geçene kadar Kursk bölgesinin kurtarılmasına ağırlık verildiği görülüyor. Diğer yandan, Ukrayna’nın Batı’dan aldığı desteklerin kesintiye uğramaması, Kiev’in savaşı sürdürebilmesi açısından kritik bir rol oynamaya devam edecek. Kısacası, savaşın ne zaman sona ereceği hususunda, en az sahadaki askeri başarılar kadar, ekonomik ve diplomatik kapasiteler de belirleyici olacak.