Türkiye ve İsrail hariç Ortadoğu’daki ülkelerin zenginliklerinin ana kaynağını petrol ve doğalgaz üretimi teşkil ediyor. Ne var ki, elektrikli arabalar ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasıyla birlikte fosil kaynaklara olan talep azalıyor. Bu durum, Arap ülkelerini petrole bağımlılıktan kurtulmak ve ekonomilerini çeşitlendirmek için alternatif projeler üretmeye itiyor.
2024 Ağustos ayında dünyanın günlük petrol üretimi 103,5 milyon varil olarak gerçekleşti. Uluslararası Enerji Ajansı’nın tahminlerine göre petrol, doğalgaz ve kömüre olan bu talep 2029 yılında tavan yapacak. Ardında da petrol talebi düşmeye başlayacak. British Petroleum’un (BP) gelecek projeksiyonlarında petrol talebi on yıl boyunca yüksek kaldıktan sonra 2035 yılında hızla düşmeye başlıyor. BP’nin petrole talebin güçlü kalması senaryosunda 2050 yılında günlük petrol üretimi 70 milyon varile düşüyor. Çevre politikaları çerçevesinde sıfır net karbon salınımı hedefinin gerçekleştiği BP senaryosunda günlük petrol üretimi 20 milyon varile kadar düşüyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ise petrol talebinin önümüzdeki 20 sene kadar daha yüksek kalmaya devam edeceğini umuyor.
Zengin Körfez ülkeleri enerji piyasalarında yaşanan bu değişimin farkındalar. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Körfez ülkeleri ekonomilerini çeşitlendirmek için petrol dışı sektörlere yatırım yapıyorlar. Bunların başında turizm sektörüne yapılan yatırımlar geliyor.
Bu bağlamda, şeriatla yönetilen Birleşik Arap Emirlikleri geçtiğimiz günlerde resmen kumarhane işletilmesine izin verildi. Merkezi kumarhaneleriyle ünlü Las Vegas’ta bulunan Wynn Resorts, BAE'de 3,9 milyar dolarlık bir tatil beldesi kurmak için ilk ticari kumar işletmecisi lisansını aldı. Kumar gelirlerinin yıllık 6,6 milyar dolarla ülkenin GSMH’nin %1,3'üne ulaşması hedefleniyor. Ras al Hayma'daki projelerin, bölgenin turizm ve yatırım potansiyelini artıracağı düşünülüyor. Abu Dabi de kumarhane açmayı planlarken, MGM Resorts gibi firmalar lisans başvurusu yapıyor. Kumarın resmileşmesi esasen başta BAE olmak üzere Körfez ülkelerinde uzun zamandır yavaş yavaş ilerleyen bir trendin devamını teşkil ediyor.
BAE’de önce alkol satışı yabancılara serbest hale geldi. Sonra yerlilere de kısıtlama pratikte kalktı. Ülkede fuhuş resmen serbest değil, ancak bu durumun varlığı inkar edilemez bir boyutta. Geçtiğimiz günlerde de kumarhane açılmasıyla yeni bir merhaleye geçildi. Dubai başta olmak üzere cazibe merkezi haline gelen BAE’deki şehirlerin ışıltılı hayatı Körfez’deki diğer ülkeler tarafından örnek alınıyor. Bu itibarla, bahse konu yaşam tarzının diğer ülkelere de yavaştan sirayet etme ihtimali olduğu söylenebilir.
Suudi Arabistan hükümeti de önümüzdeki on yıl içinde turizme yaklaşık 800 milyar dolar harcamayı planlıyor. 2030’a kadar özel sektörün turizme 60 ila 80 milyar dolarlık bir yatırım yapması isteniyor. 2023 yılı resmi turizm istatistiklerine göre Suudi Arabistan’da yurt içi turist sayısı 82 milyon, yurt dışından gelen turist sayısı ise 27,4 milyon kişi oldu. Suudlar, 2030 yılında 150 milyon turist çekmeyi hedefliyor ve bu turistlerin yaklaşık 70 milyonunun yurtdışından gelmesi bekleniyor.
Hac ve umre ziyaretleri dışında da ülkeye ziyaretçi çekmek için İslam öncesi dönemden kalan tarihi kalıntılar turizme kazandırılıyor. Mesela Medine’nin 350 kilometre uzağındaki El-Ula’da Lat, Uzza, Menat gibi eski Arap putlarına rehber eşliğinde gezi düzenleniyor. Benzer şekilde, dünyanın en tutucu ülkelerinden Suudi Arabistan, turizmi teşvik için evli olmayan yabancı turistlerin otelde aynı odada kalmalarına müsaade etmek gibi radikal adımlar atıyor.
Ayrıca, Suudi Arabistan ekonomisinin petrole bağımlılığını azaltmak için 2030 Vizyonu projesi kapsamında, yeni şehirler inşa etmeyi, sporda bir cazibe merkezi haline gelmeyi, çeşitli sanayi ve madencilik alanlarında atılım yapmayı da hedefliyor. Bu vizyon projelerinin toplam maliyetinin 1,25 trilyon doları bulacağı öngörülüyor.
2034 Dünya Futbol Kupası’na tek adaylık başvurusunu Suudi Arabistan yaptı ve Aralık ayında krallığın resmen kupaya ev sahipliğinin açıklanması öngörülüyor. Bir soruya binaen, Suudi Arabistan’ın ilgili komitesinin başındaki Hammad Elbalavi, eşcinsellerin de kupaya katılmasını memnuniyetle karşılayacaklarını ve konuklarının mahremiyetine saygı gösterileceğini belirtti. Suudi Arabistan’da bu tarz ilişkilerin yasak olduğu izahtan vareste.
Öte yandan, petrol fiyatlarının düşük kalması bu projelerin gerçekleştirilmesini zora sokuyor. IMF’ye göre Suudi Arabistan’ın bütçesinin açık vermemesi için petrol fiyatlarının 96$ olması gerekiyor. Bugünlerde Brent ham petrol fiyatı 78$ civarında seyrediyor. Devlet tarafından kontrol edilen Suudi Varlık Fonu’nun harcamaları dikkate alındığında bütçe dengesi için petrolün varil fiyatının 112$ olması gerekiyor. Suudi Arabistan’ın bütçe açıkları borçlanmayla kapatılıyor. Ülkenin 2015 yılında %5.7 olan kamu borcu oranı, 2024 yılında GSMH’nin %27’sine dayandı. Önümüzdeki senelerde kamu borcunun artmaya devam edeceği rahatlıkla söylenebilir.
Bu nedenlerle, şimdiden bazı projelerde küçültmeye gidilmeye başlandı. Örneğin, Prens Selman’ın “çılgın” projelerinden Neom şehrinin maliyetinin 1,5 trilyon doları bulması öngörülüyor. (İlk açıklandığında bahse konu projenin maliyeti 500 milyar dolar olarak düşünülüyordu.) Çölün ortasında 170 kilometre boyunca gökdelenlerden ibaret olacak bu şehirde 2030'da 1.5 milyon insanın yaşaması hedefleniyordu. Bununla birlikte, kesintiler nedeniyle 2030 yılında projenin ancak 2,4 kilometrelik bir kısmının tamamlanabileceği ve 300.000 kişinin şehirde yaşayacağı düşünülüyor. Suudi yetkililer projenin geç de olsa tamamlanacağında ısrar ediyorlar.
Körfez ülkelerindeki bu kültürel değişimlerin nereye kadar varacağını şimdiden öngörmek zor. Bununla birlikte, İtalya’da Papalık’ın zamanla Vatikan’a hapsedilmesi gibi, ileriki yıllarda Suudi Arabistan’da bir yanda şer’i kuralların sıkı uygulandığı Hicaz’da Mekke ve Medine bölgesi, ülkenin geri kalanında ise daha seküler bir Arap toplumunun doğuşuna şahitlik edebiliriz.
Suudi Arabistan’ın ekonomisini çeşitlendirmek için ortaya attığı 2030 Vizyon projesi, Uluslararası Enerji Ajansı’nın petrole talebin düşmeye başlayacağını söylediği yıllara denk gelmesi sadece tesadüfle açıklanamaz. Körfez’deki petrol zengini Arap ülkelerinin liderleri, petrol denizinin sonunun gelmekte olduğunu farkındalar. Ellerinde halen imkan varken, ekonomilerinin petrole bağımlılığını hızlı bir şekilde azaltmaya çalışıyorlar. Ne var ki, hızla gerçekleşmekte olan bu ekonomik ve kültürel değişimlerin geleneksel Arap toplumlarında bir reaksiyona sebep olma ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.