Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 25 Mart’ta Gazze’de Ramazan ayı boyunca geçerli olmak üzere acilen ateşkes sağlanmasına yönelik bir tasarıyı kabul etti. Böylelikle BM’nin icra organı olan Güvenlik Konseyi savaşın başladığı 7 Ekim gününden beri ilk kez ateşkes çağrısı yapabilmiş oldu. Ateşkes tasarısına 14 ülke evet oyu verirken, ABD’de veto yetkisini kullanmayarak çekimser kaldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada Hamas’ın eylemlerinin kınanmamış olması nedeniyle tasarıda çekimser oy kullandıklarını ifade etti. İsrail, BM’de veto yetkisini kullanmayarak kendi lehinde hareket etmeyen ABD’ye tepki gösterdi ve bunun ABD’nin konuya ilişkin istikrarlı tutumundan açık bir geri çekilme teşkil ettiğini söyledi. Bu bağlamda, İsrail Başbakanı Netanyahu, Refah kentine yapılacak operasyonu ele almak için iki ülkenin heyetleri arasında Vaşington’da bugünlerde yapılması öngörülen toplantıya katılmama kararı aldıkları açıkladı.
Netanyahu hükümetinin ateşkes çağrısına uyması beklenmiyor. Savaşın ilk günlerinde İsrail, Hamas Gazze’den tamamen temizlenene kadar operasyonların devam edeceğini açıklamıştı. Gazze’de taş taş üstünde kalmamasına ve 32.000’den fazla insan ölmesine rağmen İsrail hedefine ulaşamamış bulunuyor. İsrail hükümeti Hamas’ın Gazze’de son kalan tugaylarının bulunduğu Refah kentine de bir operasyon düzenlenmesinin şart olduğunu ileri sürüyor. Savaşın başında Hamas’ın 30.000 kadar askeri olduğu ve bunların yaklaşık 13.000’nin çatışmalarda öldürüldüğü değerlendiriliyor. Ne var ki, İsrail ordusunun evlerinden sürdüğü ve gidecek başka hiçbir yeri olmayan 1,5 milyona yakın Gazzeli de Refah’a sığınmış durumda. Bu itibarla, Refah’a düzenlenecek bir harekatın mevcut tabloyu geride bırakacak bir insani drama yol açacağından endişe ediliyor.
İsrail ordusunun sahada askeri olarak çok fazla yapacak bir şeyi kalmamasına ve uluslararası baskılara rağmen, Gazze’deki operasyonlar devam ediyor. Hamas’ın ise savaştan tek stratejik beklentisi çatışmaların son bulmasıyla varlığını devam ettirebilmek. Ne var ki, tarafların bir ateşkes üzerinde uzlaşması kolay değil.
Gazze’de kalıcı bir ateşkesin sağlanmasının önündeki en büyük engeli, İsrail hükümetinin savaş sonrasına dair net bir planının olmaması oluşturuyor. Savaş bittikten sonra Gazze’yi kimin yöneteceği, Hamas’ın yok edilmesinin mümkünatı, rehinelerin kurtarılması için pazarlık yapılması gibi konularda İsrail yönetimi içinde bir uzlaşı bulunmuyor. İsrail savaş kabinesindeki muhalefette yer alan bazı bakanlar açıktan Netanyahu’nun halkı kandırdığını ve Hamas’ın tamamen ortadan kaldırılmasının gerçekçi bir hedef olmadığını dile getiriyorlar.
Nitekim, İsrail’in böyle bir hedefi gerçekleştirebilmesi için Gazze şeridini doğrudan yönetmesi ve bunun için de binlerce askerle bölgeyi uzun süre işgali altında tutması gerekiyor. Halbuki, İsrail seferberlik sırasında silah altına aldığı 350.000 kadar askerin büyük kısmını ülke ekonomisi üzerindeki baskılar nedeniyle terhis etmek zorunda kaldı. Savaşın kızgın anlarında Gazze’de 60.000 kadar İsrail askeri bulunurken, halihazırda bu sayı ciddi olarak azalmış ve İsrail ordusu bazı bölgelerden çekilmiş durumda. Bu nedenle, İsrail ordusu daha önce kontrol altına aldığını söylediği Han Yunus’taki Nasır Hastanesi ve Gazze şehrindeki El-Şifa Hastanesinde Pazar günü Hamas’la tekrar çatışmak zorunda kaldı.
Gazze’deki ateşkesi zorlaştıran bir diğer faktör ise Netanyahu’nun siyasi kariyerinin büyük ihtimalle savaşın süresiyle sınırlı bulunması teşkil ediyor. Diğer bir deyişle, Gazze’deki operasyonun bittiği ilan edildiğinde, İsrail kamuoyunun dikkati 7 Ekim’de yaşanan baskının sorumlusu olarak gördüğü Netanyahu’ya yönelecek ve adı geçen istifa etmek zorunda kalacak. Anketlere göre de bugün ülkede bir seçim yapılması halinde Netanyahu ve Likud partisi büyük oy kaybı yaşayarak iktidardan düşecek. Bu durumu müdrik bulunan kurt siyasetçi Netanyahu, İsrail ordusu sahada tartışmasız bir zafer kazanmış olmasına rağmen, diplomatik müzakerelerde taviz vermez bir tavır takınarak savaşın uzamasına neden oluyor. Nitekim, altı ayını geride bıraktığımız bu savaş şimdiden İsrail’in en uzun savaşı olarak tarihteki yerini almış bulunuyor.
Gazze’de operasyonların devam etmesi Netanyahu ve ABD Başkanı Biden arasında da gerilime neden oluyor. Önümüzdeki Kasım ayında ABD’de Başkanlık seçimleri yapılacak. Genç nesil ilerici demokratlar Biden’ın Gazze politikasına sert tepki gösteriyor. Üstelik, seçimin kaderini tayin edecek salıncak eyaletlerden 10 milyon nüfuslu Michigan eyaletinde geleneksel olarak Demokratlara oy veren 300.000 civarında Arap kökenli Amerikalı yaşıyor. 2016 seçimlerinde Trump, Michigan eyaletindeki seçimleri 11.000 farkla, 2020 yılında ise Biden seçimleri 120.000 farkla kazanmıştı. Son yapılan anketlere göre Michigan’da Trump %50 oyla, Biden’ın (%42) 8 puan önüne geçmiş bulunuyor.
Kritik bir zamanda, kritik bir yerde bulunan bu Arap seçmenlerin ABD’nin Gazze politikasından açıkça hoşnutsuzluk göstermesi, Biden’ın tekrar seçilme ihtimalini zorlaştırıyor. ABD’nin son BMGK’da çekimser kalması büyük ölçüde bu durumla ilgili. Savaşı bitirmesi halinde muhtemelen görevi bırakmak ve yolsuzluk soruşturmalarıyla yüzleşmek zorunda kalacak Netanyahu ise, ABD seçimlerini Trump’ın kazanması halinde rahat nefes alacağını düşünüyor. Bu itibarla, Netanyahu uzun dönemde İsrail’in çıkarlarını zedeleyecek olmasına rağmen, ABD’deki bütün siyasi yatırımını Demokrat Parti’ye karşı Cumhuriyetçilere yapıyor.
İsrail ordusunun Refah kentine bir operasyona hazırlandığı bu dönemde ateşkesin yürürlüğe girmesi binlerce insanın hayatının kurtulmasına vesile olabilirdi. Ne var ki, Beyaz Saray Sözcüsü Kirby’nin vurguladığı üzere ABD’nin savaşa yönelik tutumunda temelli bir değişiklik yok ve söz konusu BMGK kararın bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Başka bir ifadeyle, daha ziyade sembolik bir önem taşıyan bu kararın sahada ateşkesin sağlanmasına hemen hiçbir katkısı olmayacak. Ne Hamas BMGK’nın çağrısına uyarak elindeki rehineleri karşılıksız serbest bırakacak, ne de İsrail gerekli operasyonlarına devam etmekten vazgeçecek. Tasarıda işaret edildiği üzere, olası bir ateşkes ancak Katar, Mısır ve ABD aracılığıyla yürütülen diplomatik müzakerelerin seyrine bağlı. Maalesef, Gazze’deki insani dram bir müddet daha devam edecek gibi duruyor.