Hamas’ın 7 Ekim saldırısı öncesinde İsrail bölgede askeri ve siyasi açıdan en güvenli dönemini yaşıyordu. ABD’yle yıllar süren savunma işbirliği ve yine ABD’nin kolaylaştırıcılığında Arap ülkeleriyle normalleşme girişimleri sayesinde artık İsrail’in beka sorunundan bahsetmek güç görünüyordu. Netanyahu iktidarı, bir yandan Batı Şeria’daki yerleşimleri geliştirip, diğer yandan iki devletli çözüm seçeneğini iyice tahrip eden politikalar izlemesine rağmen bu başarıyı yakalayabilmiştir.
7 Ekim’deki saldırılar İsrail’de adeta travma etkisi yaratmış, Holokost’la benzerlikler üzerinde durulmuştur. İsrail’in milyar dolarlar harcayarak edindiği askeri üstünlüğü imajı darbe aldı. Dahası koltuğu bırakmamak için defalarca seçim yenileten ve aşırı sağcı/dinci partilerle koalisyon kuran Netanyahu’nun siyasi ikbali ciddi yara aldı. İsrail askeri üstünlüğünü yeniden tesis etmek, artık siyasi miras kaygısı taşıyan Netanyahu da imajını düzeltmek için Gazze’ye çok ciddi hasar vermeye başladı.
İsrail’in Gazze’ye yönelik aldığı kararın Hamas’ın bir daha İsrail’e yönelik tehdit oluşturmayacak şekilde Gazze’de yok edilmesi olduğu anlaşılıyor. ABD’nin bu kararı stratejik seviyede desteklediği görülmekle birlikte, Hamas’a yönelik operasyonun bir sonraki adımını İsrail ve ilgili diğer ülkelerle görüştüğü anlaşılıyor. Bu çerçevede, Mısır ve Ürdün’ün endişeleri gayet net. Herhangi bir mülteci akınına kesinlikle razı değiller. Burada sağlam bir duruş sergilemelerinin arkasında Gazze’de bir etnik temizliğin ve iki devletli çözüm seçeneğinin tamamen ortadan kaldırılmasının önüne geçmek. Türkiye ise, her ne kadar söylem bazında Hamas’a açıktan destek verse de, Gazze’ye yönelik bugüne kadar Mısır üzerinden insanı yardım göndermekle ve siyasi bazı eleştiriler getirmekle yetinmiştir. Öte yandan, garantör önerisiyle Türkiye krizde daha ciddi rol almak istediğini ortaya koydu.
İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekatının nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor, ancak Hamas’ın tamamen yok olmasa da bir daha eski gücüne kavuşması ve Gazze’yi yönetebilmesi mümkün görünmüyor. Hamas’a yönelik özel bir sempati duymayan Mısır ve Ürdün, endişelerine kulak verilmesi halinde Hamas’sız bir Gazze’ye razı oldukları söylenebilir. Ancak, Hamas’tan boşalacak olan alanın nasıl doldurulacağı ve bölge ülkelerine hangi roller düşeceği krizin gidişatına ve İsrail’deki olası siyasi değişikliklere bağlı.
Hamas’ın saldırısının bölgeye sıçraması şu an için düşük bir ihtimal. Gazze’de bir etnik temizlik ve komşu ülkelere mülteci akını yaşanmaması halinde, idari kapasitesinin güçlendirilmesi ve maddi destekle Filistin Yönetimin yeniden Gazze’de yönetimi devralması mümkün görünüyor. Böyle bir planın hayata geçirilmesi aşamasında İsrail, Arap ülkeleriyle evvelce sağladığı normalleşme ivmesini yeniden yakalayabilir.
Konuya İlişkin Diğer Uzmanlarımızın Görüşleri