Avrupa Birliği’nin Göç ve İlticaya Dair Yürürlüğe Girecek Yeni Paktı

April 8, 2024
by Mehmet Bozkaya, published on 8 April 2024
Avrupa Birliği’nin Göç ve İlticaya Dair Yürürlüğe Girecek Yeni Paktı

Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre 2014’ten bu yana Avrupa’ya ulaşmaya çabalarken yaşamını yitiren veya kaybolanların sayısı 29 bini geçmiş bulunuyor. Bu kayıpların ve Avrupa Birliği (AB)’nin 2015 yılında karşılaştığı göçmen krizinin bir neticesi olarak, AB’nin yeni iltica ve göç reformu düzenlemesi 2020 Eylül’de önerildi. Bu konuda Konsey ve Parlamento düzeyinde Aralık 2023’te mutabakata varılmış bulunuyor. 8 Şubat 2024’te üye devlet daimi temsilcileri (COREPER) bu mutabakatı onaylamış, AB Parlamentosu Medeni Haklar, Adalet ve İçişleri Komitesi(LIBE)’nde ise bu düzenlemeler 14 Şubat 2024’te kabul edilmiştir. Yani yeni düzenlemeler henüz nihai hale gelmedi ve yürürlüğe girmedi. Yasa paketinin Haziran 2024’te yapılacak AB Parlamento seçimlerinden evvel, Nisan 2024’te sırasıyla Parlamento ve Konsey'in onayıyla kabul edilmesi öngörülmektedir*.

AB Komisyonu, düzenleme paketinin amacının daha güvenli sınırlar oluşturulması, iltica prosedürlerinin hızlı ve etkili hale getirilmesi, geri göndermelerin daha güçlü bireysel hukuki himaye çerçevesinde icrası, üye devletler arasında sorumluluk paylaşımı ve dayanışmanın daha adil ve etkin kılınması olduğunu belirtmekte. Bunun yanı sıra Pakt gerçekten tehlikeye veya hak mahrumiyetlerine maruz kalmaksızın AB iltica sisteminin avantajlarından istifade etmek isteyen göçmenleri caydırmayı da amaçlıyor. Bununla birlikte istatistikler sığınmacıların çoğunluğunun zulüm ve şiddetten kaçarak Avrupa’ya geldiklerini ortaya koymakta.  

Bu mevzuat değişikliklerinin Avrupa’da mülteci politikaları bağlamında aşırı sağ partilerin dramatik yükseldiği ve Almanya’da Neonazi bir grubun yabancı orjinli bazı Alman vatandaşlarının kitlesel olarak sınır dışı edilmesini planladıkları bir zaman dilimine denk geldiğini de not etmekte yarar var. 2008 tarihli AB Geri Gönderme Direktifi’nden bu yana hızlı ve daha fazla geri göndermelerin hayata geçirilmesine yönelik, ısrarcı bir siyasi yaklaşımın kuvvetlenmekte olduğu da dikkat çeken bir vakıa.

Yeni mevzuat yürürlüğe girdikten sonra Komisyon ve üye devletler düzeyinde icra planlarının yapılması ayları, tam olarak uygulanması ise yılları alacak bir süreç olacak gibi gözükmekte.

Paktın Parçası 5 Yasa

Tarama İnceleme Yasası / Screening regulation: AB vatandaşı olmayanların Birlik topraklarına giriş yaptıklarında kimliklerinin tespit edilmesine ve Schengen bölgesinde güvenliğin artırılmasına dair yeknesak kurallar getirmesi öngörülmektedir.

Eurodac Yasası / Eurodac Regulation: İzinsiz hareketlilikleri tespit etmeye matuf olarak, doğru ve eksiksiz kişisel verilerin toplanmasına ilişkin ortak veri tabanı geliştirilmesini düzenlemektedir. Eurodac bir üye devlette iltica başvurusu yapanların ve düzensiz biçimde ülke sınırı geçenlerin parmak izlerinin ve biyometrik verilerinin muhafaza edildiği bir sistemdir.

İltica ve Göç Yönetim Yasası / Asylum and Migration Management Regulation: İltica başvurularının büyük çoğunluğunun birkaç ülkenin sorumluluğunda bulunduğu mevcut iltica sistemini dengeli ve adil hale getirmeyi ve  iltica başvurularının yönetilmesine dair belirli kurallar getirmeyi amaçlar.

Kriz ve Mücbir Sebep Yasası / Crisis and Force Majeure Regulation: Gelecekte yaşanabilecek kriz durumlarına AB’nin hazırlıklı olmasını ve olağanüstü durumlara ilişkin istisnaları düzenlemeyi amaçlar.

İltica Usul Yasası / Asylum Procedures Regulation (APR): İltica, geri dönüş ve sınır prosedürlerini hızlı ve etkili kılmayı amaçlamaktadır. Uluslararası koruma talep eden kişiler için üye devletlerin izlemesi gereken standart ortak prosedürleri içermekte, mevcut uygulamaları modernize etmekte ve iltica başvurusunda bulunanların temel haklarını tespit etmektedir.

APR özellikle kabul edilemez veya temelsiz başvuruların AB dış sınırlarında hızlıca değerlendirilmesine matuf zorunlu sınır prosedürleri getirmektedir. İltica sınır prosedürlerine tabi kişilere AB üye devlet topraklarına giriş yapmalarına izin verilmeyecektir. Bu kişiler dış sınırlarda, transit bölgelerde veya bir üye devlet topraklarında bu amaçla belirlenmiş konumlarda kalmak zorunda olacaklardır.

Kamu düzeni ve güvenliğine tehlike arz edenler, gerçeğe aykırı bilgi sunarak veya bilgi paylaşmaktan kaçınarak yetkilileri yanlış yönlendiren başvurucular ve iltica kabul oranının %20’nin altında olduğu ülkelerin vatandaşları bakımından hızlandırılmış sınır/iltica prosedürünün zorunlu olarak takip edilmesi öngörülmekte.

Üye devletlerin bu prosedürleri gereğince yerine getirebilmek için kabul/konaklama işlemleri ve insan kaynakları bakımından yeterli kapasite oluşturmaları beklenmekte. AB düzeyinde bu kapasite 30 bin kişiye tekabül etmekle birlikte, her bir üye devletin kapasitesi düzensiz 3 yıllık sınır geçme ve sınırda geri gönderme rakamlarını esas alan bir formül temelinde spesifik olarak belirlenecek.

Güvenli üçüncü ülkelerden geçerek Avrupa’ya ulaşan başvurucuların talebi, değerlendiren makamlarca kabul edilemez bulunacak. Güvenli üçüncü. ülke belirli kriterler çerçevesinde tespit edilecek olup, başvuranın hayatı, hürriyeti garanti edilecek ve geri gönderme yasağına riayet edilecek. Başvuran ile makul çerçevede geri gönderilebileceği üçüncü ülke arasında bir ‘bağ’ bulunması esas olacaktır.

İltica Prosedürüne Dair Beklenen Değişiklikler

AB sınırlarına ulaşan sığınmacılar ilk olarak bir ön inceleme ve soruşturmaya tabi olacaklar ve gözetim altında tutulacaklar. En fazla 7 gün sürmesi öngörülen bu inceleme ve soruşturma sürecinde sığınmacıların olağan iltica sürecine mi, yoksa hızlandırılmış sınır prosedürlerine mi tabi olacakları belirlenecek. Bunun yanı sıra güvenli üçüncü ülkeler üzerinden yolculuk yaparak gelen sığınmacılar da başvuruları işleme alınmaksızın bu ülkelere geri gönderilme riski ile karşı karşıya kalacaklar. Bir kaynak ülkeden gelen sığınmacıların iltica başvurularının kabul oranı %20’nin altında ise, hızlandırılmış iltica/sınır prosedürü geçerli olacak. Örneğin Ocak 2024 itibarıyla Pakistanlı sığınmacıların iltica kabul oranı %16 civarında olduğu için, hızlandırılmış prosedüre tabi olmaları gerekecek. Bu oran Ocak 2024’te Türkiye vatandaşları için %18 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde bu oran Suriyeliler için %94, Filistinliler için %96 ve Afganlılar için %66 düzeyindedir. Bu şekilde pek çok kişi hızlandırılmış iltica ve geri gönderme prosedürlerine tabi olacaklar ve AB topraklarına giriş yapmalarına başvuru süreci boyunca izin verilmeyecek.

Bu doğrultuda kısaltılmış zaman dilimleri içinde özellikle iltica taleplerinin temelsiz ve kabul edilemez olup olmadığını tespite yönelik mülakatlar gerçekleştirilecek, hukuki desteğe sınırlı erişim sağlanabilecek, tehlikeye ve hak mahrumiyetlerine maruz olma durumuna ilişkin değerlendirmeler belki gereğince yapılamayabilecek ve alınan kararlara itiraz etmeye engeller arız olacak gibi görünmekte.

Sınırı geçmenin akabinde ilk incelemeler ve hızlandırılmış iltica işlemleri yapılacağı için buralardaki tesislerde sığınmacılar 12 haftaya kadar tutulacaklar. Bu süre boyunca bu kişiler hukuken AB topraklarına girmiş sayılmayacaklar. Bu durum hukuki desteğe erişimi fiilen kısıtlamış olacak. Talebi reddedilenler ilaveten 12 hafta daha burada tutulabilecekler. Tabii ki bu hususların temel haklarla bağdaşmayan başkaca uygulamalara yol açması söz konusu olabilecek.

Halihazırda Yunanistan gibi AB güney sınırı devletlerinin sığınmacılarla ilgili iş ve işlemler nedeniyle ağır bir yük altında bulunmaları söz konusu. Bu ağır yük bu devletleri push-back ve botlara denizde önleme yapılması gibi tehlikeli ve yasal olmayan tedbirler almaya sevk etmekte. Yeni düzenleme bu yükün üye devletler arasında eşit ve adil paylaşımını öngörse de, üye devletlerin ödeyecekleri belli bir meblağ karşılığında bu yükten kaçınmaları mümkün. Bu durum tabii ki sınır devletlerinin orantısız yük altında kalmaya devam etmesine ve belki push-back gibi bazı hukuksuz tedbirlerin uygulanmaya devam etmesine yol açacak.

Halihazırda yürürlükte bulunan Dublin rejimi çerçevesinde iltica taleplerinin değerlendirilmesine dair temel kaide değişmeyecek. Bu çerçevede AB topraklarına ilk giriş yapılan ülke başvuruları değerlendirmekle yükümlü olmaya devam edecek. Ancak ‘zorunlu ama esnek dayanışma mekanizması’ çerçevesinde AB devletleri yeniden yerleştirme (resettlement) yoluyla bu yükü paylaşmak zorunda olacak. Mülteci kabul etmek istemeyen üye devletler ise sığınmacı başı 20 bin Euro gibi ekstra bir mali katkı karşılığında sorumluluktan kurtulabilecekler. Bu durum AB göçmen işlemlerinde pragmatizmin cari olacağına ve dayanışma mekanizmasının işletilmesinin fiilen zor olacağına işaret etmekte.  

Çok yüksek sayıda sığınmacı gelmesi durumunda üye devletlerin sığınmacı kayıt işlemlerini tehir etmeleri, hızlandırılmış ve standart altı iltica işlemlerine tevessül etmeleri ve daha uzun süre gözetim uygulamaları mümkün olacak. Bu tür acil durum tedbirleri insan hakları himayesini de zayıflatacak olup, ‘araçsallaştırma (instrumentalization)’ hallerinde de istihdam edilebilecek. Araçsallaştırma ‘hasım taraflarca sığınmacıların manipüle edilmesi’ şeklinde tanımlanmakla birlikte, net olmayan tanımı nedeniyle siyasi yorumlanabilecek ve neticede insan haklarına uygun olmayan iltica uygulamalarını netice verebilecek. Araçsallaştırma olgusuna verilebilecek en iyi örnek 2021’de Belarus sınırı üzerinden AB topraklarına 8000 civarında sığınmacının geçiş yapmalarıdır.    

İltica hakkı elde edemeyenler için ise, karar kesinleştiğinde, geri gönderilme aşamasına geçilecek.

Avrupa Birliği dışındaki üçüncü ülkelere göçmen akınlarıyla mücadele sorumluluklarının devredilmesi de ayrı bir olgu. Bu kapsamda, Tunus, Mısır ve Moritanya gibi ülkelerle imzalanan düzensiz göçle mücadeleye ilişkin anlaşmalar, İtalya ve Arnavutluk arasında imzalanan iltica başvurularının sınırı aşacak mahiyette işleme alınmasına dair protokol ve Türkiye ile varılmış olan mevcut ve olası yeni göç anlaşmaları bu cümleden kabul edilebilir. İlgili üçüncü ülkeler göçmen akınlarını baskılamak ve sınırlandırmak veya iltica işlemlerini gerçekleştirmek noktasında AB üye devletlerinin yükümlülüklerini ifa edecekler.

Ukraynalı sığınmacılar söz konusu Pakt kapsamındaki prosedürlerden tamamen muaf tutulacaklar.

Değerlendirme

Söz konusu yasaya pek çok STK hukuki, siyasi ve insan hakları temelli itirazlar getirmekte. Dile getirilen ilk itiraz sebebi yeni düzenlemelerin sığınmacıların istifade etmeleri gereken temel hakların ihlaline sebep olacağı. Zira sığınmacılar AB topraklarına ulaştıklarında inceleme ve soruşturmaya tabi olacak, hapishane koşullarındaki tesislerde gözetim altında tutulacak, fiilen Avrupa’da olsalar da hukuken Avrupa’ya giriş yapmış kabul edilmeyecek, hukuki desteğe erişimleri kısıtlı olacak ve haklarındaki kararlara etkili bir şekilde itiraz edemeyecekler. Keza düzenlemelerin öngörülen etkililik hedeflerini gerçekleştirmekten uzak olacağı da ileri sürülmekte. AB üye devletlerine getirilmesi düşünülen dayanışma yükümlülüğünden ücreti mukabilinde kaçınabilme imkanı da bir başka sorun olarak görülmekte. Son 30 yılda AB üye devletlerinin sınır tedbirlerini gittikçe daha katı hale getirmelerine rağmen, tek çaresi iltica etmek olan kişileri caydıramamalarından hareketle, Pakt’taki yasaların da ciddi bir caydırıcı etkiye sahip olamayacağı yine yapılan itirazların gerekçeleri arasında yer alıyor.    

Pakt kabul edildikten sonra uygulanmasının en az iki yıl alması beklenmekte. Tabii ki sıkı ve bütün bir şekilde uygulanması üye devletlerin kararlılığına ve yaşanabilecek küresel ve bölgesel gelişmelere de bağlı olacak.

Türkiye vatandaşı sığınmacılar hakkında da önemli bir kaç hususu not etmekte yarar bulunmakta. Türk başvurucular bakımından Ocak 2024 itibariyle iltica kabul oranının %20 oranının altında olması** (zaman içerisinde bu oranın %20’nin üstüne çıkması veya daha düşük seviyeye gelmesi söz konusu olabilir), bu kişilerin de hızlandırılmış iltica prosedürleri kapsamında sıkı gözetim altında tutularak yeni düzenlemeye tabi tutulma olasılığının bulunduğuna işaret etmekte. Ancak Türkiye’de zulüm ve vahim hak mahrumiyetleri yaşayan Gülenciler ve Kürtler gibi grupların başvurularının, Türkiye’deki mevcut koşullar dikkate alındığında, temelsiz veya kabul edilmez bulunması kanaatimce pek olası görünmüyor. Buna paralel olarak, Gülenciler ve Kürtlerin Türkiye’ye deport edilmeleri çok büyük olasılıkla ‘geri gönderme yasağı’ ilkesini ihlal edecektir. Her halükarda, yeni düzenlemeler yürürlüğe girdiğinde AB’ye iltica edeceklerin daha sert ve sıkı politikalarla yüzleşeceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. 

*Yazımızın yayımlanmasının ardından 10 Nisan 2024 tarihinde sözkonusu düzenlemeler Avrupa Parlamentosu'nda kabul edildi (Oy dağılımı: 322 kabul, 266 ret ve 31 çekimser). Konsey tarafından da Nisan ayının sonuna doğru onaylanması beklenmekte. Formalite mahiyetindeki Konsey'in onayının akabinde yeni yasa paketi Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olacak.

**DW’de 20 Ağustos 2023’te yayımlanan bir haberde, Almanya’ya sığınma başvurusu yapan Türk vatandaşları arasında Kürtlerin %80’i teşkil ettikleri ve 2023’ün ilk 7 ayında Kürtlerin Almanya’da başvuru kabul oranının %4.8’e kadar düştüğü belirtilmektedir.

You may also like

AİHM ve Yalçınkaya Kararından Şüphelenmeli Miyiz?

April 26, 2024
by Hakan Kaplankaya and Mehmet Bozkaya, published on 26 April 2024
Hukuk Günlüğü'nün yeni bölümünde Hakan Kaplankaya ve Mehmet Bozkaya AİHM ve Yalçınkaya kararı hakkındaki şüphe ve tereddütleri ele aldılar.

Avrupa'ya İltica Etmek Zorlaşıyor Mu?

April 22, 2024
by Haşim Tekineş and Mehmet Bozkaya, published on 22 April 2024
Haşim Tekineş ve Mehmet Bozkaya Avrupa Birliği'nin yeni iltica ve göç paktını ele aldılar. Yeni mevzuat hangi değişiklikleri beraberinde getirecek? Mevzuat ne zaman yürürlüğe girecek? Mevzuata ilişkin eleştiriler neler? Türkiye'den gelen başvurucular için yeni mevzuatın etkileri neler olacak? Bu soruların yanıtları ve daha fazlası yayınımızda.

Putin Tutuklanır mı?

March 26, 2023
by Yasir Gökçe, Hakan Kaplankaya, Harun R. Halisoğlu and Mehmet Bozkaya, published on 26 March 2023
Hukuk Günlüğü'nde Dr. Yasir Gökçe, Hakan Kaplankaya, Harun R. Halisoğlu ve Mehmet Bozkaya Uluslararası Ceza Mahkemesi(ICC)'nin Putin hakkında verdiği tutuklama kararını ve TurkeyTribunal tarafından yapılan, Türkiye'de işlenen insanlığa karşı suçlara ilişkin ICC başvurusunu ele aldılar.