Bugün, eski diplomatlara Ankara Emniyetinde yapılan işkencenin ikinci yıldönümü. İki yıl önce bugün, 26 Mayıs 2019 tarihinde, gözaltında tutulan eski meslektaşlarımıza, arkadaşlarımıza işkence yapıldığı haberiyle sarsıldık. Konuyu ilk olarak HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu kamuoyuna duyurdu.
Ardından Ankara Barosu, mağdurların bir kısmıyla görüşerek bir rapor hazırladı ve en az beş kişiye işkence yapıldığını belgeledi. Baronun raporunda, mağdurların ciddi bir şekilde darp edildiklerine, birinin bu nedenle bayıldığına, soyularak ters kelepçelendiklerine, tehdit ve hakarete uğradıklarına, cenin pozisyonuna getirilerek, anal bölgelerinin etrafında cop gezdirildiğine ve tecavüzle tehdit edildiklerine yer verildi. Ayrıca edindiğimiz güvenilir bilgilerden, en az bir meslektaşımızın copla tecavüze uğradığını öğrendik.
Konunun kamuoyunca duyulması ve uluslararası basında geniş şekilde işlenmesi neticesinde oluşan kamuoyu baskısı üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca bir soruşturma açıldı. İşkencenin talimat üzerine yapıldığına ve hangi arkadaşlarımızın işkenceye uğrayacağının belirlenmesinde Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin katkıda bulunduğuna dair duyumlarımız çerçevesinde, bu hadisenin üstünün örtülmesinin istendiğini tahmin edebiliyorduk.
Ne yazık ki tahmin ettiğimiz gibi, somut bulguların ve Ankara Barosu raporunun varlığına rağmen, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6 Ağustos 2020 tarihinde ‘Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı’ verdi.
Bu kararla birlikte, söz konusu vahim hadisenin fail ve azmettiricileri, günümüz Türkiye’sinde yaptıklarının unutulacağına ve cezasız kalacaklarına inanmış olabilirler. Ancak, işkence gerek Türk hukukunda gerekse uluslararası hukukta insanlığa karşı suç olarak kabul edilmiştir ve zaman aşımına tabi değildir. İşkence mutlak bir şekilde yasaklanmıştır. Silahlı çatışma, terörle mücadele, siyasi karışıklık ve olağanüstü hali gerektiren durumlar da dahil olmak üzere, hiçbir surette meşrulaştırılamaz. Bilhassa, işkencenin sistematik ve yaygın olarak uygulanması halinde, teşvik eden, azmettiren veya suç ortağı olanları da kapsayacak şekilde, işkencecilerin zamanaşımına uğramaksızın evrensel yargılama yetkisi kullanılarak soruşturulması mümkündür.
instituDE olarak bu barbar ve çirkin hadisenin unutulmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu suçun faillerinin bağımsız bir yargı önünde ceza alacakları güne kadar bu meselenin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Bu itibarla, bugün instituDE ekibi olarak Strazburg’da bir araya geldik. Burada sadece meslektaşlarımızın değil, Türkiye’de her kesimden insanların uğradığı ağır insan hakları ihlallerine de dikkat çekmek istiyoruz.
Ayrıca, meslektaşlarımızın maruz kaldığı işkence dahil on binlerce mağdurun yaşadığı hak ihlallerinin gündeme taşınmasında büyük rol oynayan ve bu nedenle milletvekilliği düşürülen ve tutuklanan Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu da bir vefa borcu olarak anmak istiyoruz. Meslektaşlarımızın uğradığı işkence hadisesinin üzerinden iki yıl geçti. Ancak Türkiye’de hala benzer işkence vakaları yaşanmakta. Son örneklerden birisi olarak, Nisan ayında yine Ankara Emniyetinde işkence yapıldığı basına yansımıştı.
Bu kapsamda, Türk Hükümetini Anayasa’dan ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İşkencenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi olmak üzere uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerine riayet etmeye çağırıyoruz. Ayrıca, tüm kolluk mercilerini işkence ve kötü muameleden kaçınmaya ve adli mercileri işkenceyi önlemeye ve etkin soruşturma yürütmeye davet ediyoruz. Öte yandan, genel çerçevede hukuksuz eylemlerle, daha özelde ise işkenceyle mücadelede özgür basına da büyük görevler düşmektedir.
Bunun yanısıra, İşkenceye Karşı BM Komitesi ve Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi gibi uluslararası kurumlar ile uluslararası insan hakları örgütlerine, Türkiye’deki işkence ve kötü muamele vakalarına karşı tetikte olma ve bunları yakından izleme çağrımızı yineliyoruz.