26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü vesilesiyle, Diplomasi ve Ekonomi Enstitüsü (instituDE) üyeleri olarak, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve alçaltıcı muamelelerin mağdurlarıyla dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz. Tüm insanların saygınlık ve haklar bakımından eşit ve hür doğduklarını hatırlatarak ve bu onur ve saygınlığı ihlal edecek her türlü uygulamaya karşı çıkarak, bu tür ihlallerin işlenmediği bir dünya için gayret etme taahhüdümüzü yineliyoruz.
Uluslararası hukukta mutlak surette yasaklanmış olmasına rağmen işkence, münferit hadiseler çerçevesinde veya sistematik olarak çeşitli şekillerde uygulanmaya devam etmektedir. İşkence kadın, erkek ve çocuk ayırt etmeksizin herkesi hedef alabilir. İşkence, faillerinin yargılanması, adil ve orantılı bir şekilde cezalandırılması gereken ve mazur görülmesi mümkün olmayan bir suçtur.
Türkiye maalesef, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya alçaltıcı muamelelerin halen uygulanmaya devam edildiği ülkeler arasında bulunmaktadır. Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın da aralarında bulunduğu birçok uluslararası kuruluşun raporlarında da belirtildiği üzere, işkence son yıllarda Türkiye’de yaygın ve sistematik olarak uygulanır hale gelmiştir. Gülen Hareketi mensupları ve Kürtler işkencenin birincil hedefi konumundadırlar. Hamile kadınlar, üniversite öğrencileri, hasta ve yaşlı kişiler bile işkence ve kötü muameleye maruz kalmaktadırlar.
Bu hadiselerin başlıca örneklerinden biri 2019 Mayıs ayında eski meslektaşlarımızın gözaltına alındığı sırada yaşanmıştır. Ankara Barosu en az beş eski diplomatın polis tarafından, copla tecavüz etme dahil, fiziksel ve psikolojik işkenceye uğradıklarını belgelemiştir. İşkence hadiseleri uluslararası kuruluşlar ve insan hakları aktivistlerince gündeme taşınsa da, maalesef bunlar hakkında gereğince soruşturma yapılmamaktadır. Türk makamları yeterince belgelenmiş işkence vakalarını dahi inkar etmeye ve üstünü örtmeye devam etmektedir ve bu durum işkence faillerini cesaretlendirmektedir.
Bu itibarla, bu önemli günde, Türk hükümetini Anayasa’dan ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İşkencenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi olmak üzere uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerine riayet etmeye çağırıyoruz. Türk hükümetine, işkencenin zamanaşımına uğramaksızın, evrensel yargı yetkisi kullanılarak ve teşvik eden, azmettiren veya suç ortağı olanları da kapsayacak şekilde takibi yapılan bir insanlığa karşı suç olduğunu hatırlatıyoruz.
Ayrıca, Türk mercilerini, her türlü işkenceden ve zalimane, insanlık dışı ve alçaltıcı muamelede bulunmaktan kaçınmaya, bunları önlemeye ve bunlara yönelik etkili soruşturma yürütmeye davet ediyoruz. Bunun yanısıra, İşkenceye Karşı BM Komitesi ve Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi gibi uluslararası kurumlar ile uluslararası insan hakları örgütlerinin Türkiye’deki işkence ve kötü muamele uygulamalarına karşı teyakkuzda olmaya devam etmeleri ve bunları yakından izlemeyi sürdürmeleri zaruret arzetmektedir.